İllüzyonlar ve Mantarlar – 2. Tutuşan Kırmızı Çam Ağaçları – Onur Sakarya

Bu Çağ Dergi > Articles by: Bu Çağ Dergi

İllüzyonlar ve Mantarlar – 2. Tutuşan Kırmızı Çam Ağaçları – Onur Sakarya

Ben hiçbir zaman gerçeğe dönüşmedim. Hep bir sanrının içinde kaldım. Dünyadaki amacım öyle ulvi ve devasa şeyler değil. Tesadüfen bu korkunç gezegende doğdum. Tesadüfen yaşadım ve yaşıyorum. Ama doğa tanrının kapsayıcı bir güç olduğuna inanıyorum. Mecburen olan o enerjinin. Saf bağlantıların. Herkesin herkese bir şekilde bağlı olduğu gerçeği. Tesadüfen dünyaya gelmem planlı programlı bir şey […]

Devamını Okuyun

Boğaziçi’nde mezuniyet törenine damga vuran protesto! Diplomasını yırttı attı: “Bu istibdat rejiminin diploması hükümsüzdür”

Boğaziçi Üniversitesi’nin 2025 yılı mezuniyet töreninde bir öğrenci, sahnede gerçekleştirdiği eylemle dikkat çekti. Adının Doruk Dörücü olduğu öğrenilen öğrenci, diplomasını aldıktan sonra kısa bir konuşma yaparak elindeki belgeyi yırttı. O anlar salondaki kalabalık tarafından alkışlarla karşılandı. Türkiye’nin en prestijli eğitim kurumlarından Boğaziçi Üniversitesi’nin mezuniyet töreni, benzeri görülmemiş bir protestoya sahne oldu. Adının “Doruk Dörücü” olduğu […]

Devamını Okuyun

Octavio Paz, Yay ve Lir’de Konuşuyor, Derleyen Selma Cengiz

Şiir ayırır, birleştirir. Yolculuğa davet, anayurda dönüştür. İlham, soluk alma, bedenin eğitilmesi. Hiçliğe yakarış, boşlukla yapılan sohbet.   Şiir tarihi reddeder. Çelişkilerin hepsi onun içinde çözülür ve insan nihayet bir ölümlü olmadığının bilincine kavuşur.   Şiir, içinde yeryüzünün sesinin tınladığı bir midye kabuğudur.   Şiir, yokluğu gizleyen bir örtüdür.   Şiirsel eylemin bütünlüğü ancak şiirin […]

Devamını Okuyun

Zamanın ruhu: İçe Dönme ve Savaş – Ayşe Kadıoğlu

Karşımızda Avrupa faşizmlerini andıran yeni bir düşünce biçimi, söylemi, yani yeni bir Zeitgeist var. Bu düşünce biçimi, kadın-erkek ilişkilerinden popüler kültüre, sanata ve gündelik hayata kadar her yere nüfuz ediyor. Avrupa faşizmlerini önceleyen bir dönemde gibiyiz. Bununla mücadele öyle kolay bir iş değil Geçenlerde annesi vefat eden bir tanıdığım “hiç kimseye muhtaç olmadan yaşadı ve […]

Devamını Okuyun

İllüzyonlar ve Mantarlar – 1. Elbet Var Bir Anlamı – Onur Sakarya

Bana doğru yansıyan uzay, içime göçen, ağzımdan sonsuza inen, ellerimi şarap yapan bir tuhaf döngüye dönüşüyor. Sanki dünyanın tavanına çakılmış bir salıncakta sallanıyorum. Bir ileri bir geri, hiç durmadan, hiç bitmeyecek gibi olan, rüzgârı alnımı yalayan, aşkın ilk hali, bebeğin ilk gülüşü, topların ateşlendiği, gemilerin yakıldığı, mahpushanelerin bir çift göze dönüştüğü kapalı bir kutuda. Bu […]

Devamını Okuyun

Kara Müjdeciler – Cesar Vallejo

Öyle sert yumrukları vardır ki hayatın… Haberim yok! Tanrının nefretinden fışkırıyor gibi, sanki, onları yemek, çekilen her acının anaforu ruhun kuyusuna yığılıyor… Haberim yok!   Azlar, ama gene de varlar… Karanlık oyuklar açıyorlar en amansız yüzde ve en güçlü sırtta. Belki de barbar Attila’nın kırbaçları onlar, yahut kara müjdecileri Ölümün bize gönderdiği.   Onlar ruhun […]

Devamını Okuyun

Eğer – İlhami Batı

Üzüm dalında kurusaydı  Üzüm dalında kurur diye atasözü olurdu   Bak bu yarayı aldırma yerinden  Duygularını çarpıtma bıçaksız bir çekmecenin olduğu mutfakta  Ağzını açtığında diline kıymık batan herkes haklıdır şu dünyada  Üstelik tanrı kendine o dünyayı şiirin şairine şiir olarak geldiği gibi  Tamam dur bir dakika:  Yaralı attır deliler: vurulmalılar  Alacalıdır bol hecelidir   Demir […]

Devamını Okuyun

Varoluşta Kayıt Dışı: Gözetim Kapitalizmi Bize Ne Yaptı? – Üzeyir Batuhan Günay

Artık bilgisayarlar birbirleriyle konuştuğuna göre, bu internet ağı, kapitalizmi devirmeyi imkansız hale mi getirecek? Yoksa sonunda Aşil topuğunu ortaya çıkarabilir mi?[1] Surveillance… Gözetim… Fransız Devrimi sonrasında devlet ya da devlet aygıtlarının baskısını anlatan bu kelime artık yoğun bir şekilde hayatımıza dahil oluyor. Surveillance, “Sur- (üstünde, üzerinde) + veiller (göz kulak olmak, bekçilik yapmak, izlemek)” köklerinden […]

Devamını Okuyun

Dumanlı Tablolarda – Onur Sakarya

Bu sabah kuşları ürküttüm Göğün en ince haline doğru Bir damla gözyaşı götürdüm tuhaf bir uçağa Gece için soyunmuş toprak Geçti, diyen bir annenin ruhu Bir garip görüntü, zirvedeki ekranda Kimsenin bakmadığı bir eteğin açılışı Kuşları ürküttüm Sabahın içinden geçen cigara dumanı Kahve ve onlarca hap Kendinden nefret eden çıplak anatomi Onları ürküttüm Uçuştu etrafımda […]

Devamını Okuyun

Bir Khora, Bir Parrhesia 2 – Ayşe Şirin Çakmakçı

Aynı hafta, önce Parrhesia 2, sonra Khora olmak üzere iki güçlü oyun izledim. Birbirinden farklı güçleri ve farklı bakış açıları olsa da köklerinin aynı olduğunu söylemek istiyorum. İkisi de hakikatle ilgileniyor ve hakikatle beraber şiddetle ilgileniyor. Parrhesia, hakikati konuşmak, sonucunda ne ile karşılaşacak olursan ol, hakikati konuşmakla ilgiliyken bu iki temanın, iki oyunda da birlikte […]

Devamını Okuyun