Son günlerde
artıyor kertenkelelerin sayısı.
Kaygılanıyoruz, kaygılanıyorum.
Kuş geliyor tünüyor her sabah
Boynu bükük bir çamın tepesine, en ucuna
eşit aralıklarla ötüyor,
hep aynı ötüyor.
Dünya tekerrürden mi ibaret?
Eskiden, geçmişken,
ramak kalmıştı felakete,
korkmuştuk. Ya şimdi?
Ne yapacağız şimdi?
Bu eve sığındık,
bir eve sığındık.
Bir yamaçtayız; taraçadan aşağı bakıldığında,
vadinin ortasına
ben diyeyim uzaktan sakin
sen de hırçın mı hırçın
akıyor belki, gürültüyle, belki, bir nehir.
Duymuyorum çağladığını,
görmüyorum aktığını.
Çekildik ya içimize, kapandık
ya birbirimize,
zaman da böyle,
“bir çeki taşı gibi”, üstümüzde.
En son gelen an, bir öncekine eziyor,
yok ediyor, eyvah!
Savaş bu, olmuyormuş gibi olan.
Buğulu geçmişin içinden
Hortluyor bir takım görüntüler,
gelip yapışıyorlar gövdeme.
Daraltıyorlar beni.
Nefes?
Kimin aldığı nefes?
Sıkışıyorum ve dar atıyorum kendimi çayıra.
Otlar!
Nasıl tanıyacağım sizi,
neye iyi gelirsiniz, nasıl bileceğim?
Unuttum şifanızı,
hangi gökleri sevdiğinizi, hangi
bulutla sürüklendiğinizi.
Birileri biliyor, biliyorum,
Otun kendisini değil, tasvirini.
Bir rastlantı kurdu hepimizi.
Şununla paylaş: