Ruh Uçuşması 2

Bu Çağ Dergi > Genel > Tefrika > Ruh Uçuşması 2

Ruh Uçuşması 2 - Osman Çakmakçı

 

32- Kendine ve şiire saygısı olan, edebi bir terbiyeye sahip bir şairin kim hakkında yazdığı kadar kim hakkında yazmadığı da ona sorumluluk yükler. Gerçek şiir yoluna çıkmış olan kişi, önüne gelen hakkında sorumsuzca yazamaz, yazdığı kişiler hakkındaki yazıların da sorumluluğunu üzerine almaktan kaçınamaz: aksi, en hafif tabiriyle, ahlaksızlık olur.

33- Dünyayı sadece şu üç şey kurtarabilir: saflık, masumiyet, utanma duygusu. Bir de merhamet.

34- Üst üste sadece dört Paul Celan şiiri okuyabiliyorum, bitirdiğimde zar zor soluk alabiliyorum, ölecekmişim gibi, nefes geçmiyor içime. O zaman Sein Nehri’ne dalıp yıkanmak istiyorum. Yıkanmanın arınmakla ya da masumiyetle ya da çocuklukla bir ilgisi olduğunu hissediyorum. O olmadan önceki son aldığım nefesle. Ölüm, Almanya’dan gelen bir ustadır, gözleri mavi.

35- Âri ırk.

36- Almanlar, nasıl Yahudilere soykırım uyguladılarsa şimdi de aynı soykırımı Yahudiler aracılığıyla Filistinlilere uyguluyorlar. Bu Almanların asla kurtulamayacakları vicdanı -ya çok korkaklar ya da üstünler- ikisi de aynı madalyonun iki yüzü. (Jean Amry) Bir şeyi bir kere yapan onu sonsuz kere yapma hakkını elde ettiğini hisseder ki gerçektir bu; sonsuzca kez yapabilirler. Bir filmde duymuştum, karakter dedi ki; öldürmenin insana verdiği tanrısal gücü ve hazzı bilsen sen de öldürürdün. Bir yaşama son verebilmekten öte büyük bir güç var mı? Çünkü can almak ancak yaratıcıya mahsustur. Can alan bir insanın kendini tanrı gibi hissetmesi anlaşılır bir hastalık, hatta bir zaaftır ama ne yazık ki reddedilemeyecek gerçek bir olgu hatta histir. İnsana özgür insanın tanrıyla eşit olma arzusu.

37- Baba tohum, anne toprak. Ekin kime ait?

38- Bu çerçevede bakıldığında baba tanrı, anne peygamber. İnsanlar tanrıya tapar. Bu asla değişmez. Bu çerçevede şiir tanrı, şair peygamber. İnsanlar şiire bakmalı. Şair sadece aracıdır.

39- Bir şey yapılmışsa asla yapılmamış gibi olmaz. Bir şey vuku bulmuşsa asla vuku bulmamış gibi olmaz. O kadar çok günah işlendi ki asla işlenmemiş gibi olmaz. Herkes insanoğlu kendi kaderini kendi yarattı, bağladı ve mühürledi.

40- Uğraşıyorum, uğraşıyorum, kan ter içinde kalmış bir halde bir kule yapıyorum, sonra bir bakıyorum ki kule iskambil kağıtlarından yapılmış gibi yıkılıyor ve enkazın altında kalıyorum.

41- Elimi, kolumu, bacağımı bakıyorum da kendim kesmişim. İnsan diyen hangi insan kendisine bunu yapar?

42- Bende neden her şeyi ulvileştirme huyu var?

43- Bir varlığı tam olarak gerçekten görebilmek için mümkün olduğunca çok yönden hatta her yönden bakmak gerekir ona. Yoksa baktığımız yere mahkum oluruz. Bu da sizi bir bakışın içine sıkışmış olma talihsizliğini yaşatır; bakışımızın esiri olduğunuz demektir. İnsanı anlamak için onun bütün ruh hallerini yaşamanız, deneyimlemenizden başka bir yol yok. Bu mümkün olamayacağına göre mümkün olan en çok ruh haline girmeniz gerekir demektir. (ama yine de eksik kalacaktır.) Böyle bir durumda okumak, resimlere bakmak, müzik dinlemek, temas etmek, konuşmak devreye girer. O zaman yaşamadığınız ruh halleri hakkında en azından haberdar olursunuz. Bu da hiç değilse bir şeydir. Anlamak için yaşamak, temas etmek, dokunmak şart. Yoksa sadece malumat sahibi olmakla kalırsınız ki bu sizi, olgunlaştırmaktan çok, kafanızı karıştırır, gerçekliğin flulaşmasına hatta kaybolmasına yol açabilir. Varlığa, çıplak varlığa ulaşmak için bütün yorumlardan sıyrılmak, saf ve nötr bakmak cesaretini göstermeliyiz. Tıpkı bir meyvenin özüne ancak kabuklarını soyduğumuzda ulaşabileceğimiz gibi.

44- İngilizcede “I fall in love” (aşka düştüm) diye bir tabir vardır. Biz ise aşık oldum deriz. Birisi yani İngilizcesinde aşk beklenmedik bir şekilde içine düştüğümüz beklenmedik bir şeydir. Burada biz edilgenizdir, aşka maruz kalırız, oysa aşk etkin bir şeydir. Aşık olunur, bunu biz yaparız, eğer aşkı fark etmezsek aşık da olamayız. Ne var ki aslında iki durumda geçerli ve doğrudur, belki şunu söylemek en doğrusudur “fark ettiğim aşkın içine düştüm.” Bunu bilerek yaparız, kazara değil.

45- Sevenler arasında sadece ikisinin bildiği bir dil vardır.

46- Aşkta eşitlik ve adalet yoktur çünkü biri diğerini daha çok sever. Aşk çok kanlıdır ve insanı öldürebilir.

47- Kendini olduğu gibi açamayan, kendini olduğu gibi görecek, dolayısıyla sevecek biriyle karşılaşamaz.

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Paylaş
Bağlantıyı kopyala