Geçirgen çöl, dil kesiği yemiş gökyüzü, klor fırtınalarıyla geçiniyoruz yeryüzünde – erimiş et
parçalarıyla, onun iskeletiyle.
Bataklık! Bataklık! İçine gömülen yeryüzü tanıkları, artık, çölün damarlarına gömüldük.
Kurşuni damla, derime temas et
cıvayla damarlarımı işgal et
kızgın sıvı ruhuma dek ulaşsın
ulvi örtüme ölüm rengini versin.
Gecegil gezegenin etçil hayvanları, simasında Neptün buzulları. Çorak, peribacası dünya.
(Daha da korkuncu nedir Aedonitsky?
-Uzamsız olmak.
Olan ve olmayana dair, öteki, asılı kalmayan
yıldız, o işte Aedonistky, cüzzamlı oymacı: Bir Gece
Ustası.)
Somuran karanlığıyla; bacaklarından, ayaklarından, cansız bedeninin tahta yüzünden, o
saplanmış minkaşı fışkırttı kurşuni sıvı – o kurşuni ışığıyla birlikte, fersiz gözlerinde eskil
yansıması görünüyor kumlara; bir som balığı, biraz günlükotu ve gecenin işlediği rüyadan
uyanış kara resmi – kezzapla eritilmiş freski.
Ve bir gece şarkısı: ( İrinle yıkanmış defnedilme törenleri
sonsuz mezar, kabul eder ölmüşleri
ey Şeytan! Diri diri yiyen bizleri
görünenlere bürünmüş, avlar gözlerimizden
görür ya da kör, gündüz gece avlar bizi. )
Oy, alkol bulanıklığında bizler!
gömülürüz içtiğimiz yıldızlara.
Oy, alkol bulanıklığında bizler!
gömülürüz yürüdüğümüz kumlara.
Bataklık! Bataklık! İçine yürüyen tıpkı hayalde gibi, ölümüne, bu yeryüzü tanıklarının.
Bataklık! Bataklık! Onlar bir başkasıdır – bense gece gezgini.