Bu sabah kuşları ürküttüm
Göğün en ince haline doğru
Bir damla gözyaşı götürdüm tuhaf bir uçağa
Gece için soyunmuş toprak
Geçti, diyen bir annenin ruhu
Bir garip görüntü, zirvedeki ekranda
Kimsenin bakmadığı bir eteğin açılışı
Kuşları ürküttüm
Sabahın içinden geçen cigara dumanı
Kahve ve onlarca hap
Kendinden nefret eden çıplak anatomi
Onları ürküttüm
Uçuştu etrafımda tüylerin şenliği
Sen geldin sonra
Bol telveli bir kahve daha
Sen geldin, uzak bir akrabadan
Ellerinde poşetlerin hışırtısı
Hediyelerle geldin
Çözdüm bir bir kurdeleleri
Samandan bebek
Üç dal tütün
Cep aynası
Tortulaşmış elveda
Ellerinle, gözlerinle geldin
Öyle güzel geldin
Doluştu içeriye kelebek dansı
Doluştu biberiye ve karanfil
Sanki bir mezara geldin
Benim mezarıma
Bir türlü sabaha başlayamayan mezar taşıma
Üstelik kuşları ürküttüm
Dolaştı atmosferde kuyruklu rüya
İzini bıraktı salyangoz, kıymetli bir gururla
Seninle, o odada, dumanlı tablolarda
Kuşların rüzgârını içtim
Şununla paylaş: