ANA DİLİ TÜRKÇE OLAN ÜLKEDE, TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENLİĞİNE 29 KONTENJAN AYRILMASI

Bu Çağ Dergi > Genel > Haber/Yorum > ANA DİLİ TÜRKÇE OLAN ÜLKEDE, TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENLİĞİNE 29 KONTENJAN AYRILMASI

ANA DİLİ TÜRKÇE OLAN ÜLKEDE, TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENLİĞİNE 29 KONTENJAN AYRILMASI - Selma Cengiz

Konuşuyoruz ama nasıl?

Yazıyoruz ama nasıl?

Dinliyoruz ama nasıl?

Anlıyoruz ama nasıl?

Anlaşıyoruz ama nasıl?

 

23 yıldır iktidarda olan Ak Parti hükümeti, bu süre boyunca halka konuşmayı unutturdu, yazmayı unutturdu, dinlemeyi unutturdu, anlamayı unutturdu, anlaşmayı unutturdu. Gelinen noktada iletişim kurmak için yegane ihtiyacımız olan dilimizi, hiçbir mahiyeti olmayan eğitim anlayışıyla yerle bir etti. Bugün lise öğrencilerinin dahi doğru düzgün okuma yazma bilmediği, üniversiteye giden öğrencilerin dil bilgisi kurallarından bihaber olduğu gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Sadece bununla da kalmıyor; siyasetçiler, hukukçular, öğretmenler, gazeteciler dahi Türkçenin kurallarını fazlasıyla ihlal ediyor. Halkın karşısına çıkan siyasetçilerin yapacaz, gidecez, gösterecez şeklinde konuştuğunu, gazetecilerin dil bilgisi kurallarını dikkate almadan -aslında öğrenmeden- yazılar yazdığını biliyoruz. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi Milli Eğitim Bakanlığının Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği için 29 kişilik kontenjan ayırması şok üstüne şok yarattı. Peki, kendi branşında 78. olan Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeninin isyanına kim cevap verecek? Yusuf Tekin mi? Hiç sanmam. Kendisi şu sıralar proje okullarına kendi kadrolarını yerleştirmekle meşgul. Cezaevinde olan üniversite öğrencilerine laf yetiştirmekle meşgul. Peki, tüm bunlar yeni havadisler mi? Elbette hayır. 23 yıldır ilmek ilmek işleyerek kendi istedikleri düzeni yaratmadılar mı? Yarattılar. Tüm bu olanları yeni mi öğreniyoruz? Hayır. Bugün koltuk sevdalısı olanlar yalnızca hükümetin başındakiler mi? Hayır. Kendi koltuğunu bırakmak istemeyen halk yıllarca sustu mu? Sustu. Aman düzenim bozulmasın, ekmek paramdan olmayayım diyenler, bugün hâlâ o koltukta oturmaya devam mı ediyor mu? Evet. Halk aslında hükümet mi? Evet. Koltuk hem sarayda hem okulda mı? Evet. Türk Dili ve Edebiyatı ders kitabının içinde bulunan 15 Temmuz Destanı şiirini sınıfta bile bile işleyenler öğretmenler değil mi? Evet. Nurullah Genç o şiiri yazdı mı? Evet. Aman ceza yemeyeyim, aman okuldan atılmayayım diyerek hükümetin bunca zaman üzerinde çalıştığı eğitim anlayışı öğrencilere aktarıldı mı? Evet. Ders kitaplarının dahi tarafsız olmadığı bilinmiyor muydu? Biliniyordu. Ses çıkaran oldu? Çok az. Nasıl oluyor da bu çocuklar öğrenemiyor diyenler oldu mu? Çok az. Atanan veya atanmayan öğretmenler hiç vicdanlarını sorguluyorlar mı? Emin değilim. Hakkımızı aramak için her eve ateş mi düşmesi lazım? Evet. Ateş herkesin evine düştü mü? Hayır. Bir gün düşecek mi? Düşecek. Ya hep beraber ya hiç birimiz dedik mi? Demeye çalıştık. O hâlde nasıl oluyor da her sabah uyanıp sanki hiçbir şey yokmuş gibi işe gidebiliyor herkes? Çıkarcılık? Korku? Koltuk? Para? Umursamazlık? Bencillik?

Her sabah hiçbir şey yokmuş gibi nasıl işe gidebiliyorsunuz?

Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliğine 29 kişilik kontenjan ayrılıyor.

Depremde on binlerce insan ölüyor.

Yanarak insanlar ölüyor.

Kadınlar katlediliyor.

Çocuklara tecavüz ediliyor.

Hayvanlar öldürülüyor.

İşçiler ağır şartlarda çalıştırılıyor.

Fakirler, zenginleri besliyor.

Göller kuruyor.

Ağaçlar yanıyor.

Vicdan yok oluyor.

Özgür değiliz.

İnsanlar intihar ediyor.

Nefes alamıyoruz.

Yaşayamıyoruz.

Daha ne olması gerekiyor?

 

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Paylaş
Bağlantıyı kopyala